Çocukluğuma dair hatırladığım ilk şey bir rüya..Hem de o zamanlar pek çok defa tekrarını gördüğüm bir rüya.İki odalı evimizde iki ablam ve ağabeyimle paylaştığım odada yer yatağında yatıyorum.Sabah ezanının hep kasvetli bulduğum havasına uyanıyorum.Bunalmışım gördüğüm rüyadan besbelli.Gözlerimi karşımdaki duvara dikiyorum.Daire içinde iç içe geçmiş bir sürü halka dönüyor görüyorum.Rüyamda kıyamet kopuyor, yeryüzü alt üst olmuş.Sadece bir köpek bizim bakkala doğru yürüyor.Bakkalı o zamanlarda babam işletiyor.Rüya bu kadar.Uyanıyorum o küçücük aklımı ölüm korkusu sıkıştırıyor, küçültüyor küçültüyor.O şekilde cebelleşe cebelleşe uyuyorum yine.Ve bir çok defa tekrarlanıyor aynı rüyanın depresifliği ile sabah ezanı kasvetinin birleşimi.
Her şey yerle bir oluyor da o köpek niye hiç bir şey olmamış gibi bakkal tarafına gidiyor çözemiyorum.Rüyayı evde kimseye anlatmıyorum, nedenini bilmiyorum.Sonraki hayatım süresince ölüm korkusu hep yer ediyor aklımda, ölmek istemiyorum elimdeymiş gibi.Bir de cenazelerden çok etkileniyorum.Mahallede bir cenaze varsa hemen ön sıralara geçerek ölünün yüzünü görmek için çabalıyorum.O hareketsiz, solmuş sararmış yüze bakıyorum başka çocuk yok benim gibi bakan.Ben ısrarla bakıyorum.Her defasında kendi kendime " bak sen de öleceksin, ona göre herkese iyi davran" diye telkin ediyorum.Anneme çok düşkünüm ya o da ölürse korkum kalbimi sıkıştırıyor.Babamdan nefret ediyorum, ölürse hiç bir şey hissetmem diyorum.Hatta bu komşu öleceğine keşke babam ölseydi dediğim de çok olmuştur.Çünkü o kötü, annemi çok dövüyor, hiç sevmiyor.